10901,01%0,47
40,65% 0,06
47,36% 0,20
4403,08% -0,40
7059,19% 0,05
Şuşa Bildirgesi'nde de belirtildiği gibi, Türkiye ve Azerbaycan arasındaki iş birliği sayesinde karşılıklı dayanışma ve bölgesel istikrar gerçekleşmekte, sadece enerji güvenliğine değil, aynı zamanda Suriye'nin yeniden inşasına da katkıda bulunulmaktadır.
Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ın 30 Temmuz 2025 tarihli açıklamasına göre, "Azerbaycan doğal gazı 2 Ağustos'tan itibaren Kilis-Halep boru hattıyla Suriye'ye aktarılacak. Değişim kapsamında 2 milyar metreküp doğal gaz kullanılarak 1.000 MW elektrik üretilecek." Bu bağlamda proje, enerji odaklı diplomasi yoluyla istikrar ve insan odaklı kalkınmayı hedefleyen yeni bir model sunuyor. Böylece enerji diplomasisinin yalnızca ticari bir akış değil, aynı zamanda bölgesel barış ve yeniden yapılanma için de önemli bir araç olduğu ortaya konuyor.
Aynı gün Suriye Enerji Bakanı Muhammed el-Beşir, “Günde 3,4 milyon metreküp gaz ile 900 MW üretim yapmayı planlıyoruz, bu da elektrik kesintilerini azaltacaktır” dedi. Açıklamada, doğal gaz akışının kesintisiz bir şekilde sağlanması için altyapının düzenli bakımı ve onarım önlemlerinin yanı sıra finansal sürdürülebilirliğin sağlanmasının önemi vurgulandı. Bu süreçte Suriye hükümetiyle ilgili adımların meşruiyet ve şeffaflık çerçevesinde atılması ve yerel toplumun beklenti ve ihtiyaçlarıyla uyumlu olması gerekiyor. Dolayısıyla üçlü işbirliğinin enerji transferinin ötesine genişletilmesi ve bölgesel kalkınma hedefleriyle uyumlu projelerle bütünleştirilmesi hem ekonomik hem de sosyal açıdan uzun vadeli faydalar sağlayacaktır. Benzer şekilde, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barak’ın projeyle ilgili, “Bu girişim Suriye halkının yaşam koşullarını iyileştirecek ve bölgesel istikrara katkıda bulunacaktır” açıklaması, projenin bölgesel yeniden yapılanma ve barış için tarihi önemini bir kez daha vurguladı.
Nitekim Azerbaycan doğal gazı, Türkiye'den Kilis üzerinden SOCAR aracılığıyla Suriye'nin Halep iline taşınmaktadır. Bu kapsamda imzalanan değişim anlaşmasıyla, günlük yaklaşık 3,4-6 milyon metreküp doğal gaz akışı hedeflenmekte ve bunun sonucunda Suriye'de 900-1200 MW elektrik üretilmesi planlanmaktadır. Bu anlaşmanın, günlük elektrik erişimini 4-5 saatten 10 saate çıkarması beklenmektedir. Bu öngörülen seviye, Suriye'nin elektrik altyapısında önemli ve önemli bir iyileşmeyi temsil edecek ve yaklaşık 1,5-1,6 milyon haneye elektrik sağlayacaktır.
Dolayısıyla, bu anlaşmayla Türkiye ve Azerbaycan, enerji tedarikçisi veya transit ülke kimliklerini güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda bölgesel enerji lojistiğine öncülük eden ve enerji diplomasisinin merkezinde yer alan iki stratejik aktör olarak konumlarını da güçlendirecekler. Bu iş birliğinin bir diğer tarihi önemi ise, Türkiye'nin Kafkasya-Orta Doğu enerji boru hattında kilit bir transit ülke haline gelmesi, Azerbaycan'ın ise tarihinde ilk kez Arap bölgesine doğal gaz ihracatçısı haline gelmesidir. Bu bağlamda, Katar'ın mali desteği, bu üçlü yapıyı yalnızca lojistik açıdan değil, aynı zamanda ekonomik sürdürülebilirlik açısından da güçlendirmektedir.
Nitekim bu önemli proje sayesinde Suriye Şam liderliği, İran ve Rusya gibi geleneksel aktörlerin etkisinden bir nebze uzaklaşarak Türkiye ve Azerbaycan merkezli yeni iş birliği fırsatları elde ediyor. Bu durum, yalnızca enerji arzını değil, aynı zamanda şeffaf, istikrarlı ve yerel kalkınma vizyonunu da hayata geçirme arzusunu gösteriyor. Türkiye ve Azerbaycan'ın bu girişimdeki rolü pasif veya müdahaleci değil, aktif, barışı sağlayıcı ve insani bir duruştur.
Bilindiği üzere, doğal gaz boru hattı yalnızca teknik bir altyapı olarak değil, aynı zamanda uluslararası topluma barış, iş birliği ve refah getiren jeopolitik bir sembol olarak da görülmektedir. Dolayısıyla, bu girişimle enerji diplomasisi ticari kazançtan ziyade bölgesel dayanışma ve yeniden yapılanma bağlamında işlevsel hale gelmektedir. Ayrıca, projeden doğrudan faydalanacak olan Suriye halkı, günlük enerji erişimi, hastane altyapısı, tarımsal sulama ve eğitim olanakları gibi alanlarda doğrudan iyileştirmeler yoluyla normal hayata dönmeye başlayacaktır. Bu bağlamda sürdürülebilirlik, yalnızca enerji tedarikinin değil, aynı zamanda altyapı güvenliği, bakımı ve finansal kaynakların sürdürülebilirliğinin de sağlanmasını gerektirmektedir. Türkiye ve Azerbaycan'ın teknik gücü, Katar'ın finansal desteği ve Suriye'nin idari kabulü, bu boru hattının uzun ömürlü olmasını sağlayacak temel direkler olarak tarihe geçecektir.
Erzurum Haber Birikim
Turan RECEPOĞLU